Blog

Korkan bedenin söylediklerine kulak verin. Size hayatınızı hediye edebilir…

Ülkemizde ve dünyada son günlerde üst üste yaşanan çeşitli afet, terör ve şiddet olayları ile hepimiz az yada çok şok durumunun karışık reaksiyonlarını, dayanılmaz keder duygularını, terörize olma ve korku ataklarını, öfke patlamaları ve tahammülsüzlükleri deneyimliyoruz. Bu beklenmedik ve birden gelişen olaylar karşısında kendimizi korunmasız, güvensiz, çaresiz, umutsuz ve güçsüz hissediyoruz ve bu bizi derin ve çözümsüz bir tasaya ve içinden çıkılmaz bir mateme sürüklüyor. 

Özellikle son deneyimlediğimiz afetin bize yaşattıkları bedenimizin hafızasına kazınmış durumda toplumca derin bir travmadan geçiyoruz ve bu şok ve travma durumun izlerini her gün artık fiziksel düzlemde bedenlerimizde deneyimlemeye başladık.

Bedenlerimiz olanları sindirmekte çok zorlanıyor ve semptomlarla protesto ediyor. Zihin süreçleri karışmış durumda, derin korku hepimizin korteksini kullanmamızı engelliyor ve sürüngen beyin kontrolü alıyor. Korkuyoruz, korkmak yanlış değil ama nasıl korkmalıyız?

Her şeyden önce çok önemli bir ayrım yapmalıyız. Biz modern insanlar korkudan cok kaygıya alışığız ve kaygıyı yönetmekte çok deneyimliyiz. Hem üretir hem yönetiriz bu bize kontrol ve güvenlik hissi verir. Yani kaygı korkudan daha kolaydır. Kaygı zihinseldir ve kaygı sebebi aslında sanaldır, bir beklentidir, yani içseldir. Korku bambaşkadır o dışsaldır tehlike ordadır ve tam gözünüzün içine bakıyordur bir beklenti yoktur tam karşınızdadır.

Bu sebeple korku bedenseldir. Korkuyu damarlarınızda, nefesinizde, teninizde organlarınızda, hücrelerinizde hissedersiniz. Korku size yaşamda kalma arzusu verir. Mücadele etmek ister bedeniniz yaşamak ister, her şeyi durdurur ve tek önemli şey hayatta kalmanızdır dünyadaki en önemli şey sizsinizdir. Sürüngen beyin birden adrenalin ve dopamin salgılar, işin başına geçirir sisteme yakıt doldurur. Korku duyulduğu anda korku dışsal bir objeye, olaya, insana veya hepsinin karmasına yansıtılır ve düşmanla mücadele etmek yaşamak hissi verir.

Kaygı ise pasiftir, yavaştır, sistemde/bedende stress artar ve kortizol salgılanır. Kaygıda korkulan şeyin enerjisi, içeri sistemin kendisine yansıtılır. Tehlikenin kaynağı düşman belirsizdir, hatta tehlikenin kendisi de belirsizdir. Bu sebeple muhatap bulamayan enerji dışarı çıkamaz içerde kalır bu sanal tehlike beklentisi ile sistem kendini yok etmeye programlanır bir nevi ve kaygı yaşamı söndürür, korku ise yaşamı tetikler.

Son dönemde yaşadıklarımız bedenlerimize hayatta kalması gerektiğini söylüyor. Bedenlerimiz sesini duyurmak istercesine tepki veriyor, semptom üretiyor. Bedenlerimizin söylemek istediklerini dinleyelim. Korku tüm varlığımızı etkiler; fiziksel, duygusal, ruhsal, psikolojik olarak en derinde ne varsa her şeyi yukarı çıkarır en mahremde gizlediklerimizi bedenlerimiz haykırır. Herkeste farklı olmakla beraber, örneğin; bir kalp ritmi bozukluğu ile kaybetme korkumuzu, kas gerginliği ile çaresizliğimizi, bulantı kramplarla iğrentimizi, ağız kuruluğu ile onay ihtiyacımızı, terleme ile endişelerimizi, ümitsizliğimizi, ağlama ile değersizliğimizi suçluluğumuzu, panik bozukluk ile güçsüzlüğümüzü görünür kılmak isteyebilir.

Kaygı sizi bedeninizden uzaklaştırırken, korku size bedeninize getirir. Bundandır ki, korkan insanlar daha cesurdurlar, kaygı bizi pasif yapar. Korku bizi atak yapar, kaygı bizi çekingen. Korkuda ölmekten korkarız, kaygıda ise yaşamaktan… Bu sebeple korku bir akış açısı değişikliği ile, lütuf olarak da nitelendirilebilir. Korku harekete geçmek için o ilk itici güçtür ve bizi ayağa kaldırır.

Ancak korkunun başlattığı ilk kuvvetli enerjinin kalıcı bir fobiye dönüşmemesi için, bedenin korku sebepli semptomları sindirmesi ihtiyacı vardır.

Peki ne yapacağız? Korkan bedenin söylediklerine kulak verin. Size hayatınızı hediye edebilir. Beden, eğer ona yardım ederseniz korkuyu yeniden başlamak için kullanabilir.  Tüm sistemi harekete geçirip dönüştürmesi gerekeni dönüştürmek için kıvılcım edebilir.

Bunu nasıl yapacağız? Korkunuzdan kaçmayın. Yönetilmesi zor şeyleri yönetmemek için bastırmayın. Bedeniniz, korkunun, sizin yönetiminizde, size denge kazandıran ve yaşamınızın kontrolünü ve güvenlik hissini sizden üreten bir enerji olmasına yardım etsin. Korkuyu, sizi etkisiz ve çaresiz bir kurban olma durumundan çıkarması için bir şans olarak kullanın.

İçinden geçtiğimiz bu zor süreçlerde, korkunun başlattığı kıvılcımı doğru kullanırsanız yaşam canlılığınız alevlenecek ve parlayacak.

Deprem Süreci ve Yaşamda Dayanıklılık

Loader Loading…
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab